Konu hakkında daha fazlası...

Hoşgörü nedir?

Hoşgörü ve saygı çeşitli gruplardan oluşan bir toplumda huzurlu bir arada yaşamanın temel bileşenleridir. Bu iki kavram “ToleranzRäume” Sergisinin içeriğinin de direkleridir. Hoşgörü ve saygı tam olarak nedir? Aralarındaki ilişki nedir ve hayatımızda nasıl bir rol oynarlar?  

Günümüzde hoşgörü birçok insanın birlikte yaşamasının temelini oluşturur. Farklı inançlar ve yaşam biçimleri arasında tartışmaları mümkün kılar. Hoşgörülü bir tutumla çatışmalar daha iyi düzenlenebilir.

 

Ama: Hoşgörü kavramının kendisi de tartışmalıdır çünkü farklı fikirleri ve belirtileri vardır. Bazıları için hoşgörü, örneğin güçle bağlantılı olarak, bir tür baskı uygulama biçimi veya küçümseyici, umursamaz bir tutum anlamına gelir. Bu noktada “hoşgörü” (tolerans) kelimesinin klasik anlamına dayanarak kimin farklı bir tutuma hoşgörü gösterebilecek durumda olduğu sorusu ortaya çıkar.

Sosyal psikolog Profesör Bernd Simon, bugün hoşgörüyü “saygıyla gemlenmiş reddetme” olarak tanımlar. “Öteki insanlara ‘eşit’ olarak saygı duyduğumuzda onlara ve yaşam biçimlerine, hatta ve özellikle aslında bunları reddettiğimizde de hoşgörü gösteririz,” (Simon, 2018, Christian-Albrechts-Üniversitesi Kiel, 2018 alıntısı)

Buna göre hoşgörü bir başka insanın eşitliğinin kabulüne dayanır. Eşitliğin bu şekilde kabul edilmesi, toplumsal yaşam ve katılımın başarılı olabilmesi için nelerin hoş görülebileceğinin çerçevesini ve sınırlarını belirler. Aynı zamanda hoşgörü bu çerçeve içinde fikirlerin veya davranışların reddini içerir, çünkü Simon’a göre bir reddetme unsuru varsa ancak hoşgörüden bahsedilebilir. Filozof Rainer Forst için hoşgörü şu üç unsurdan oluşur: Reddetme, kabul ve geri çevirme. Yanlış veya kötü olarak görülen tutumların, anlayışların, görüşlerin ve davranışların reddedilmesi.  Ayrıca Forst, bir şeyi neden hoş görmemiz gerektiğinin nedenleri açısından bir yanda kabullenmekten, diğer yanda da hoşgörü ve demokratik bir arada yaşamanın sınırlarını aşan farklı tutumları, görüşleri ve anlayışları reddetmekten de bahseder (bkz. Forst 2003). Bu sınırlar, ortak özgürlük değeri ve herkesin korunması temelinde sürekli baştan müzakere edilmelidir. Bununla ilgili çatışmalar ve anlaşmazlıklar hoşgörünün vazgeçilmez bir parçasıdır ve çatışmalarla başa çıkma becerisi, empati, demokratik bir tartışma kültürü ve çelişkilere ve anlaşmazlıklara tahammül etme becerisi gibi söylemsel beceriler gerektirir. Bu noktada ilk kez Else Frenkel Brunswik’in araştırdığı ve güvensizlik anlarında mutlak netlik beklememizi veya talep etmemizi önleyecek/önleyebilecek çelişki hoşgörüsünden bahsediyoruz. Aynı zamanda kime hoşgörü ve saygı gösterdiğimiz de önemsiz değildir. İnsanlık dışılık ve aşırı davranışlar açık toplum için bir tehdit haline gelebilir. Bu nedenle toplumumuzda müzakere alanı demokratik değerlerle sınırlıdır. İnsan düşmanı pozisyonlar hoşgörünün parçası değildir, aksine bunlara kararlı bir şekilde karşı çıkmak gerekir. ToleranzRäume sergisi bu çok katmanlı düşünceleri ele alır ve Bernd Simon ve Rainer Forst’un izinden giderek hoşgörü pratiğinde saygının (eşitliğin kabulü olarak) önemini vurgular. Temel olarak da – Reiner Forst’a dayanarak – hoşgörünün anlaşılması için hoşgörülü saygı kavramını kullanır. Bu anlayışta adalet, özgürlük ve demokrasi gibi demokratik değerler hoşgörü ve saygı yaklaşımının bir parçası haline gelir. Bu şekilde hoşgörü kendi başına bir değer değil, çeşitli değer düşüncelerine ve bunların sürekli müzakeresine yönelik kapsayıcı bir kavramdır. Somut olarak hoşgörülü saygı şu demek: Eşit kişiler veya gruplar birbirine saygı duyar ve doğru yaşam tarzı gibi temel konularda aynı fikirde olmasalar bile karşılıklı olarak eşit olduklarını kabul ederler. Neyin hoş görüldüğüne neyin hoş görülmediğine bir otorite veya çoğunluk değil genel kabul görmüş ve haklı normlara dayanan ortak kurumlar (insan hakları, anayasa, hukuk devleti, güçlerin ayrılması vb.) karar verir. Böylece hoşgörü hem aktif bir davranış hem de pasif bir deneyim haline gelir. Bu şekilde hoşgörü karşısında hem alıcı hem de aktif insan kişi olabilirim. Birçok görüşün tartışıldığı ve marjinal grupların dahil edildiği bu hoşgörü tasavvuru bir meydan okumadır. Ama bir arada yaşamamızın en büyük potansiyeli de burada yatar: Davranışımızı sürekli sorguladığımız ve bireysel olduğu kadar kolektif ihtiyaçlar ve sınırlar üzerinde düşündüğümüzde ancak, toplum ve birey olarak sürekli gelişebiliriz. Öte yandan otoriter toplum biçimlerini, umursamazlığı, cehaleti ve yüzeysel uyumları da içeren basit çözümlere yönelik de bir istek vardır. Ne var ki basitleştirmeler özgür bir toplum tasavvurumuz ve insan haklarına saygıyla uyumlu olabilecek karmaşık ve çeşitlilik barındıran bir toplumun sorunlarına çözüm sağlamaz. Toleranzräume Sergisi, “hoşgörü” konusunda eleştirel dürtüler belirliyor. Günlük hayatta ayrımcılığa karşı çıkmaya esin veriyor ve somut örneklerle bireysel ve toplumsal düşünmeye kışkırtıyor. Ziyaretçiler kendi hoşgörülerinin sınırlarının farkına varmaya davet ediliyor. Bu süreç her zaman kolay değil, ama onu ToleranzRäume içinde kapsayıcı, engelsiz, açık ve eğlenceli oyunlar yoluyla araştırmak mümkün. Kaynaklar:

Forst, Rainer (2003): Toleranz im Konflikt: Geschichte, Gehalt und Gegenwart eines umstrittenen Begriffs; Cilt 1682: suhrkamp taschenbuch wissenschaft; Suhrkamp – Berlin

Simon, Bernd (2018), Christian-Albrechts-Üniversitesi Kiel (2018) alıntısı: Kiel Üniversitesinde Kiel Hoşgörü Araştırma Merkezi açıldı. URL: https://www.uni-kiel.de/de/universitaet/detailansicht/news/kieler-forschungsstelle-toleranz-an-der-kieler-universitaet-eroeffnet/